Büyüklere Masallar :
Yazan : Tarık ÖZTÜRK
Dedemin mirası;
Zaman akmış, nehirin pak suyunda aklanmış, dedemin oğlu henüz babam olmamış. Tavuklar uykuya dedem rüyalara dalmış. Bir sabah uyandığında ne görsün evin bahçesinde devasa bir saray. Çıkmış tavukları yemlemeye diye kolaçan edecek ne oluyor diye. Öyt demiş biri, kış demiş öteki, dedem şaşkın, çekilmiş beri, sonra atılmış bir dirhem ileri, buralar benim demiş ama nafile, uykusunun hafifliğiyle övünen dedem, dövünmüş durmuş olana bitene ve böylece kurulmuş bir krallık oldu bittiyle.
Dedem çıkamaz olmuş bahçeye, açmış bir kapı daha arka bahçeye, adım atmadan bahçeye çalmış kapı, ferman beyi buyurmuş, kapı vergisi, kulluk vergisi, sarayın gölgesinin vergisi tez vakte ödene.
Dedem oturmuş hesap başına al gülüm ver gülüm bir başına, hesap ortada dönmüş hanıma olmuyor be gülüm düşelim yollara demiş. Dere tepe düz gitmiş, Üç vakte varmış bir köye, sual edecek olmuş birine dönüp de bakmamış dedeme alışık değil böyle bir şeye içerlemiş hallice, bir iki hep böyle nice sonra biri sokulmuş yanlarına usulca, buralardan değilsiniz belli buranın kralı konuşandan dertli. Şaşırmış kalmış dedem, birazda korkmuş olup bitenden el kol işaretiyle gidelim hemen demiş neneme. Neyseki o zaman gençlik var serde yol dediğin dert mi yürürsün gider onlara göre. O köy senin, bu köy benim, in babam, çık babam, de babam, geçmiş zaman eh demiş nenem yeter artık dünya dediğin yol olmuş başı sonu bir olmuş. Nereye gitsem beterin beteri, bitmiyor kralların ne yeri ne de derdi. Gölgemizden kaçmak gibi. Yaşlıdan bir kralın toprağında ölür gider de tez vakte rahatlarız umuduyla kurulmuşlar usulca gel zaman git zaman nafile kral ölür ama o koltuk soğumadan dolarmış.
Ömrü yetmemiş dedemin, hayalindeki mutlu sona, bu masaldan çıkacak bir ders olmalı mutlaka, torunlar bulmalı bir çare yoksa bu dert daha çok dede eskitir; böyle biline...
Yorumlar
Yorum Gönder