İlkel siyaset kalıplarına hapsolmuş ve kafası karışık insanlar, insanların olağan sorunları ile uğraşmaya fırsat bulamıyor; yada bunları göremiyor.
Sağ, sol, muhafazakar, etnik, mezhep gibi siyasi kalıplar bir çok insana seçme şansı sunulmadan, inanç gibi, doğduğun coğrafya gibi sorgusuz sualsiz tek gerçeklik olarak yapışıyor. Değişim ve gelişimi yaratacak farkındalığı kazananlar için bu kısır döngü kırılabiliyor. Fakat ne olursan ol bu yapılar o kadar güçlü ve yaygın ki insanın birey olarak varlığına saygı duymadan onu biçimlendirme çabasına giriyorlar.
Bu ilkel siyaset kalıplarından daha da ilkelerinin kıymet görmesi de bir toplum için, içeride çok acınası bir durum oluşturur. Dışarıdan ise sömürülmeye müsait, değersiz insan yığınları olarak algılanır. İşgalci ulusların gözünde bu ilkel toplumun varsıl değeri gelişmemişliği üzerinden değerlendirilir. Sonuç olarak onlar bu insanları bilinçsiz vahşi hayvanlar sınıfına koyarak ona göre davranırlar. İşgal altındaki toplumda yaşanan katliamlar onlar için vicdani bir yük oluşturmaz.
Zaten o toplumda kendi içinde siyasi cinayetler işler, birbirini katleder. Ölenler şu yada budur ama insan değildir. Şucuları topluca katletmek kolay ve uygulanabilir gelebilir. Ama bir insanı öldürme düşüncesi dehşeti cengizdir.
Tarık Öztürk
Yorumlar
Yorum Gönder