Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Umudun adı : Özgür kadın

Bu yazıya ilham veren, Nakiye Elgün ve "Tarak yağması" olayının kahramanı kadınlar oldu.  Bu ülke hakkındaki umutlarımın canlı kalması, tüm karanlığa ve tükenişe götüren süreçlere rağmen aydınlanma mücadelesini başlatan ve bayrak elde en önde yürüyen kadınlarımız sayesindedir. Bu yine böyle olacaktır; erkil toplumda erkek, kendini varsıl kılan kadını görmezden gelerek,  kendi iktidarını daim kılmaya odaklanmıştır. Erkek, iktidar gücünü tamamlayıcısı sanarken, kendini soktuğu dar kalıpların içinde gelişmeyi umar. Ancak yapabildiği tek şey kendi hem cinsi ile didişmekten öte gitmeyen ilkel bir oyundur. Evrenin varoluş düzenindeki gelişim ve büyüme karşılıklı güçlerin etkileşimi ile sağlanır; bunun aksi bir durum da hareket yaratmak mümkün değildir. İnsanlığın gelişiminden söz edilecekse bu toplumdaki kadının gücü ile doğru orantılıdır. Kadınını evcilleştirip, öz benliğini elinden almış toplumlarda, kadının kurtuluşu, uyanışı, ancak kadının kendine dayatılan bu kurgulanmış yaşam...

M

Markaların esir alıp, maskelediği bir dünyada yaşıyoruz. Markalaşan herşey bir şekilde ticari metaya dönüşüyor; Canlı, cansız fark etmeden. Markalaşmış bir eşyada kaliteyi hissetmek ve tecrübe etmek mümkünken, bir konuda güçlü bir marka değeri olmuş yada oldurulmuş bir insansa ortaya koyduğu şeylerin sorgulaması yapılmaz yada yapılan sorgulama, taraftarlarının sesleri arasında cılız kalır. Farklı durumlar da mümkün tabiki organize olmuş karşıt bir grup değerli bir şeyi itibarsızlaştırabilir de... Diyelim ki bir şiiri, kitabı, müziği, resmi, yapıyı... Kimin yaptığını bilmesek, yada sıradan birinin ürettiğinin altına bir marka isim yazsak, anlam algısı olmayanlar için sonuç farklı olur mu? Televizyon ekranın da hızla akan görüntüler den beynimiz o kadar keyif aldı ki saniye de 25 karenin altı beynimiz tarafından sıkıcı olarak kodlandı. Gözlerimizi kendi zevk aracı olarak kullanan beynimiz anlam yada içeriği umursamayan ve giderek daha obez ve daha hareket bağımlısı oldu. Düşünme faa...

Dijital çağda, analog siyaset

  Dijital çağda, analog siyaset; Siyaset, en iyi ezberi yapıp da en güzel konuşmayı yapacak ve çocukça değerlendirmeye bağlı olarak, insanların konumlandığı bir alan olamaz. Eğitim hayatından sonra yaşamın içinde desteksiz ilerleyemeyeceğini görenlerin sığınıp ilerlediği ve halkın kaderi üzerinde söz sahibi olduğu bir alan da olmamalı siyaset. Fen, matematik ve felsefe gibi bilimler ile yoğrulup evrensel insani değerlere sahip olmayan insanların toplum üzerinde kapsayıcı ve akıl ürünü çözümler üretmesi mümkün değildir. Binlerce yıl öncesinden gelen düşünürlerin, filozofların sözleri bugün bile her kesimde karşılık bulurken; fikirleri değerli de olsa, siyasetin elit dili, halkın dilinden uzaklaştıkça meydanı boş bulan popülist siyasetçiler, halkın hassasiyetleri üzerinden basit ve akıl yoksunu siyasetleri ile halkı kendi yarattıkları cehenneme sürükleyip, cenneti vaat ederek, kısır bir döngüde, halkın tükenişine rağmen kendi varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar. Kendi ülkemiz açı...

Bir kitap ve bir şiir;

Bir kitap ve bir şiir;           Konu, hikaye, yazım kuralları, iyi bir anlatım ile de güzel kitaplar, romanlar ortaya çıkabilir. Bunlar okuyucusuna keyif ve ilham da verebilir. Ama ben biraz daha fazlasını arıyorum galiba okuduğum kitaplarda; hikayenin hikayesini, mezuniyet diplomam olacak okul gibi kitapları; Çünkü bazen o kitabı okuyabilmek için yeterli olmuyorsun. (Ulysses-James Joyce) Yeri geliyor bir kitabı anlamak için öncesinde ve beraberinde onlarca kitap okuman gerekiyor.  Bazı kitaplarda da bazen bir cümleden öteye geçemiyorsun. Bir anda müthiş bir düşünce yoğunluğunun içinde kayboluyorsun; beyninde şimşekler çakıyor. Ben bu tür kitaplara üzerine üniversite inşa edilecek kitaplar diyorum (Ezilenlerin Pedagojisi- Paulo Freire).  Bu kitaplar okunur; ama hiçbir zaman bitmez-bitirilemez.            Kaplan! Kaplan! şiiri ile tanışmam, Alfred BESTER’in özgün adı “The Stars My Destination -Yıldızlar İstikamet...

Anı Yaşama Sorunsalı

Anı küçümseme yanılgısı, egonun bizi zehirlemesi mi acaba ? Kurgulanmış, ulvi hedeflerin peşinden koşma sevdası mı yoksa anı yaşamanın bahanesi bol korkaklığı mı? Şimdilik sadece sorular var. Ve bilmediğimizi bilmemizin melankolisi... Küçük bir dünyam ve basit hayallerim var.  Bu cümleyi tekrar düşündüğümde sonuna parantez için de bir ünlem (!) işareti koymam gerektiğini fark ettim.  Zira arka bahçemde inşa ettiğim uzay mekiğini unutmuşum. Abartıyı, kurguda bonkörce kullanmanın ne sıkıntısı var ki ? Bırakalım da hayallerimiz tam olsun, fazla olsun, abartılı olsun... Platonik tutkularımızın, aşklarımızın bastırılmış acıları puslu bir gün gibi yüreğimizi yeterince sarıyor. Unutmak, kutsanmış bir hediye, zamanın döke saça taşıdığı anıları... Ama özneleri asla! Ocak 23, 2018

Kör Nokta ve Altın Oran

Güzeli ıskalamanın ve pisliğe tam göbeğinden batmanın ahmakça çaresizliği var tuhaf ebeveynlerin tuhaf hayal dünyalarındaki gerçeklerle, gerçek dünyadan bir haber büyümüş benim gibi insanların yaşamında... Her gün yeni bir eğitim yeni tecrübelerle dolu, çıkardığım dersler yine aynı aklın süzgecinden geçecek ve kendi gerçekliğimin içerisinde ne anlam bulacak meçhul. Kurnaz, bencil, egolu, patavatsız gibi duyguları yeterince barındıramadığından normal bir insan değilsin ve bu yüzden mevcut yaşantının doğal frekansına ayak uydurabilmek için antidepresan denen kimyasallar ile akıl kimyan da biraz oynaman gerekiyor. Eksiklerin bir kaçını böylece hallediyorsun. Peki sonra yine olmuyor arkadaş. Yanlış zamanda doğmuş gibisin. Kör noktada mı duruyorum yoksa hayat mı benim kör noktamda duruyor çözemedim. Çok sorum var ve anlamaya çalıştığım olaylar. Belki de tüm soruların yanıtı ve hayatın düzeni basit bir altın oran içerisinde dönüp durmakta. Eğer bunlara yanıt bulmaya ömrüm yeterse kendi k...

Biyolojik varlığımız aklımızın sınırı mı?

 Biyolojik varlığımız aklımızın sınırı mı? Bir potansiyelin önündeki bir engel mi?       Evrim sürecinde homo sapiensin var oluşu ve aldığı yol, bütüne bakıldığında kısa olsa da bilişsel anlamda aldığı yol inanılmazdır. Araştıran, sorgulayan, öğrenen, üreten ve yaratan bir beyin enerjisinin %20sini çektiği bedenin sınırlarından kurtulmak isteyecektir. Fiziksel, biyolojik engeller; teknoloji ve tıp ile giderilse de beyin iç güdüsel olarak bununla yetinmeyecek ve daha fazla gelişmek için kendine yer açmak isteyecektir. Bu da beyin büyürken bedenin küçülmesi veya bedenin terk edilmesi yani bilincin dijital ortama taşınması demektir. Ters bir yaklaşımla ise bedenimize, beynimize eklediğimiz elektronik takviyeler beynin fonksiyonlarında körelmeye sebep olabilir.            Şu an için gelecek tam bir kaos. Henüz kurallar yazılmadı. Ve ben bu konuda şimdilik daha fazla yazmak istemiyorum. Nisan 27, 2018