Sırtınızı bilime yaslamadıkça, meyvesini en yakın 20 yılda alabileceğiniz uzak hedeflere ulaşma şansınız yoktur.
2003 yılında Yrd. Doç. Dr. Yusuf BUDAK ve Prof. Dr. Özcan Demirel hocaların bir çalışması var. "Öğretmenlerin Hizmet içi Eğitim İhtiyacı" başlıklı. Bu çalışmaya göre 11 yıl ve üzeri öğretmenlerin hizmet içi eğitimlere katılımı daha yüksekken, ilk on yılındaki öğretmenlerde bu oran çok daha düşük kalmış. Mesela bu iyileştirilebilirdi.
Hemen diyebilirsiniz ki yeni atanmış öğretmenin bilgisi taze, eğitime ihtiyacı yok. Bende şunu söyleyeyim sizlere, mezun olur olmaz atandım. Fakat üniversitede öğrendiğim neredeyse hiçbir şey milli eğitimin müfredatıyla uyumlu değildi. Anlatacağım dersler benim için yeni olduğundan, anlatacağım derslere çalışıp, öğrencilerden konu olarak sadece bir hafta önde olsam da bunu hissettirmemeye çalışarak dersime girdim. Bu yüzden de Bergama-İzmir yolculuklarımın olmazsa olmaz durağı kitapçılar oluyordu. Neyse ki son bir kaç yıldır kendi alanım için söylüyorum (bilişim) uzaktan eğitim veren ücretli sitelerin de (ücret dediğim de tüm eğitim seti 29tl) Türkiye piyasasına girmesi ve 1 milyon istihdam projesi ( btkakademi.gov.tr) ile epey bir kaynak ve eğitim erişime açılmış oldu.
Uzman öğretmenlik sürecinin eğitim sorunlarını çözmek gibi bir iddiası olduğunu düşünmüyorum. Dağıtılacak sınırlı kaynaklarınız varsa yetersizliğinizin sorumluğundan kaçmak için 10bin yıllık eski bir numaraya başvurursunuz. "Hak eden kazansın."
Milli Eğitimin, öğretmenler için köklü bir hizmet içi eğitim uygulama tecrübesi ve birikimi var. İlla ki bir ödül süreci işletilecekse, hizmet içi eğitim sisteminin kullanımı için çeşitli motivasyonlar yaratılabilir.
Tarık Öztürk
Yorumlar
Yorum Gönder